Geçen yaz ne yaptığını biliyorum. Bir Ağustos akşamı (en güzel olduğun günlere tekabül eder), birisini tam 5 saat bir kafede beklettin.
Bunu Ceyda’ya anlattığımda acı acı gülümsedi. Artık o kızı unutmam gerektiği hakkında acımasız birkaç şey söyledi. Sanki fikrini sormuşum gibi. İnsanlar çok acımasız olabiliyor. Ceyda’ya acımasız dediğim filan yok ama bazıları çok acımasız olabiliyor.
Bir keresinde otobüsün birinde yaşlı bir kadının telefonu çaldı. (Burada bazı otobüslerde cep telefonlarıyla konuşamıyorsunuz. Sinyallerinin otobüsü bozduğuna dair biri bir yalan atmış ortaya veya otobüslerimize uçak muamelesi yapmak hoşumuza gidiyor. Bilemiyorum. İnsanlar çok acımasız olabiliyor.)
Kadın telefonu çalınca (insanlar çok tonton olabiliyor) birden telaşlandı. Hemen yanındaki liseli çocuğa sordu suçlu suçlu:
“Bu otobüste telefonla konuşulabiliyor mu evladım?”
“Hayır teyze” dedi çocuk. Kadının sorusunu ve çocuğun cevabını kimse duymadı. Kahrolası kimse bu konuşmayı duymadı. Oradaki ahlaksızların hiçbiri onları duymadı. Kadın telefonu daha fazla çalmasın diye çantasının içinde elini gezdirdi. Sonunda buldu, çıkardı telefonu.
Sonra neredeyse otobüsteki herkes, sanki ağız birliği etmişçesine “telefonu kapatın hanfendi, otobüste telefonla konuşulmaz bilmiyor musunuz?“ diye söylendi kadına. Hanımefendi diyerek, kibar üslubun ardına sığınarak orospu çocukluğu yapanlardan nefret ediyorum.
O gün bir otobüs dolusu insan yaşlı bir kadını ağlattılar. İnsanlar çok acımasız olabiliyorlar. Kadın telefonla konuşmayacaktı bile. Kadın zaten birisiyle yüz yüze konuşamayacak kadar utangaçtı. Tek bir şeye güveniyorum. Tanrı o gece hepsi için güzel bir plan yapmıştır. Eminim. Güzel bir rüya ayarlamıştır onların hepsi için. Kan ter içinde uyanacakları, günler boyunca kafalarından çıkmayacak bir rüya. Ben ne zaman iğrenç bir şey yapsam, bir günah işlesem o günü gecesi rüyamda Ceyda ile ilişkiye giriyorum. Denedim bunu. Saat gibi işliyor! Gerçekten kız kardeşim olmasa bile bu kendimi bok gibi hissetmeme yetiyor. Ceyda, nereden anlayacaksa, bir şekilde anlayacak diye ödüm kopuyor.
Tanrı’nın en büyük cezalarından biri bu bence. Tanrı çok acımasız olabiliyor. Tanrı hesap gününde insanları gömüldükleri yerden çıkarabildiği gibi, içinize gömdüğünüz şeyleri de çıkarabiliyor.
*****
Neden Ceyda’nın o kızı unutmam hakkındaki tavsiyelerine kulak asmadığıma gelince. Şöyle:
Eskiden bir kız arkadaşım varken Van Damme’ı dövebileceğimi düşünüyordum. Sonsuza kadar yaşamanın planlarını yapıyor (plan A), plan A’nın gerçekleşmemesi halinde yedek plana (plan B) geçmeyi düşünüyordum. Benim gibilerin her zaman ikinci bir planı olurdu zaten. Plan B şuydu: Eğer sonsuza kadar yaşayamıyorsam, bir şeyi sonsuza kadar yaşatacaktım.
Bir gün, günlük sigara limitimi otuza çıkarma kararı aldım ve daha sonra zorunlu olarak Plan B’ye geçtim. İnsanlar çok çabuk ve sıklıkla plan değiştirebiliyor
Bir kızdan bu kadar çabuk vazgeçeceğimi sananlara uyarımdır. Avucunuzu yalarsınız. Ceyda avucunu yalamalıydı mesela. Ceyda’nın bir erkek arkadaşı var. O adamı sevmek zorundasınız. Çünkü onu kötülediğiniz zaman bu yanlış anlaşılacaktır. Gerçek bir düzenbaz olsa bile, onun mükemmel birisi olduğunu onaylamanız gerekir. Hatta Ceyda ondan bahsetmese bile, siz durup dururken “Hakikaten çok kral bi adam” demelisiniz. Ah Tanrım, neden ruhumuz var diye düşünüyorum bazen. Ne yani şimdi o adam, Ceyda ile sevişecek mi? Veya sevişti mi? O adamla mı? Bu ne, bir şaka mı? Ruhunuz olduğu için sizin de bazen kalbiniz sıkışmıyor mu? İşte ben böyle birisiyim. Birileri bana aşık olduğum kızı unutmamı söyleyebilir ama ben onlara aynısını söyleyemem!
Bazen öyle zamanlar oluyor ki Ceyda’yla konuşurken yaz geliyor.
Ceyda’ya eski kız arkadaşımı anlatıyorum. Ceyda benim için üzülüyor. Suratına bir bakacak olsanız kız arkadaşımdan nefret ettiğini bile düşünebilirsiniz. Yine de siz, insanların aşık olduğu insanlar hakkında, yani çok süper arkadaş bile olsanız, Salinger’den alıntılar yapıp kendine mal etse dahi, eğer Ceyda değilseniz ileri geri konuşmamalısınız. Benim buna ihtiyacım yok. Kimsenin yok.
Sorunum tam olarak şu: Orta düzey İngilizce gibi. İnsanları anlıyorum ama konuşamıyorum işte.
****
Yaz geliyor.
Yaz gelince Ceyda genelde üstüne tek parça bir elbise geçiriyor. İnsanlar çok tatlı olabiliyor, bir an için gözünüze olağanüstü şirin gözükebiliyorlar. Neyse, dedik ya işte, yaz geliyordu. Gelmesini bekliyorduk zaten. Gelecekti, söylüyorlardı. Bir sigara yaktım ve Ceyda’ya verdim. Ceyda, uykuluydu, Belle and Sebastian dinlemekteydi o sırada. We are the sleepyheads.
Utancınızdan kurtulmanın tek yolu, onu paylaşmaktır. Ama aptallık da en büyük günahtır.
“Benim sana söylemek istediğim bir şey var.” dedim. “İlk başlarda biraz korkutucuydu, hatta garip bir şekilde mide bulandırıcıydı. Ama şimdilerde biraz komik geliyor. Yine de biraz utandırıcı.”
Kafasını salladı. “eee” dedi, “Devam et”
“Yani bilirsin işte. Bazı rüyalar olur ya. Hani bilirsin. Hey, size oluyor mu bilmiyorum ama biz erkeklere ara sıra olur işte”
“Hıhı.. anladım. Elbette bize de oluyor.” dedi. “Ne yani, beni mi görüyorsun rüyanda partnerin olarak?” Sorun da buydu. Yani tüm bunlar utanç vericiydi. “Benimle mi sevişiyorsun” diyemedi işte. “Partnerin ben miydim” diye sordu. Söyledim ya, herkes için utanç verici. Şehirler içinde New York neyse, utançlar arasında da bu.
Zor da olsa “Evet” dedim, “ama işin ilginç tarafı ne zaman hatırı sayılır bir günah işlesem, hatta bazı büyük günahları sadece kafamdan dahi geçirsem rüyamda seni görüyorum. Bu hoşuma gitmiyor. Yani evet aslında hoşuma gidiyor. Ama hoşuma gitmiyor. Yani yanlış anlama. Utanıyorum daha sonra. Neden bilmiyorum.”
Sonra Ceyda pek hoşuma gitmeyen bir şey söyledi: “Boş ver”. Koca bir boş ver. Boş vermenin en kötü yanı, boş verdikten sonra ne yapacağınız asla bilmemeniz. Ben de boş verdim. Pekala şimdi ne olacak? Hiçbir şey. Yine boş vereceksin. Tanrı aşkına, bunun dipsiz bir kuyuya düşmekten farklı yapan ne?
“Boş veremem. Gelip bana erkek arkadaşını anlatıyorsun. Senin için yaptığı o güzel şeylerden bahsediyorsun. Ne kadar iyi anlaştığınızdan dem vuruyorsun. Ben sana eski kız arkadaşımı anlatıyorum. Onu ne kadar çok sevdiğimi anlatıyorum. Kahrolası uzak bir şehre kaçıyormuşçasına gitmesine rağmen hala onu köpekler gibi sevdiğimi anlatıyorum. Aklımdan bir an çıkmadığını anlatıyorum. Ve sonra aslında içten içe seninle olmak istediğimi fark ettiğimi söylüyorum. Hele ki bunu görmek bana bir ceza olarak veriliyor. Bu sana garip gelmiyor mu? Kendini kötü hissetmez miydin? Hey, seninle yatmak istiyormuşum meğer! Anlasana. Kendini bir şekilde kandırılmış hissetmiyor musun? Ben hissediyorum”
“Boş ver” dedi. Ben de boş verdim. Ceyda’nın üstünde tek parça yazlık elbisesi vardı. Ben uzaklardaki bir kıza aşıktım.
Bazen Ceyda’yla konuşurken yaz gelir, biter. Hala konuşur durursunuz. Ceyda konuşup duracağınız biridir. Ceyda yanınızda durur ve siz iyileşmeden sizi bırakmaz. Ceyda yazı getirir, kim hangi mevsimi getirirse getirsin.
Anlıyor musun? Ceyda diye bir kız var. O beni bir kafede 5 saat bekletmez. Bu yüzden o Ceyda, sen de aşık olduğum kızsın. Ama boşver şimdi bunları, hatta siktir et. Yüzün hala gözümü alıyor.